GüncelManşet

TTE ile toplumun tek tipleştirilmesine geçit yok!

İçinde bulunduğumuz “OHAL” sürecinde en sık gündeme gelen mekanlardan biri de hapishaneler. Tutuklama terörünün arttığı bu süreçte hapishanelerde bulunan tutsak sayısı 200 binlere çıkarken, tecrit ve işkence saldırılarına ise her gün bir yenisi ekleniyor. 15 Temmuz darbe girişiminden önce tutsakların birçok bedel ödeyerek elde etmiş oldukları tüm haklar ellerinden alınmak isteniyor.

15 Temmuz sanıklarından birinin mahkemeye üzerinde İngilizce kahraman yazan bir tişörtle çıkmasının ardından “Artık bunları mahkemeye çıkarırken Guantanamo’da olduğu gibi tek tip elbiseyle çıkaralım” diyen Erdoğan’ın bu emrinin ardından Adalet Bakanlığı “Tek Tip Elbise” (TTE) saldırısına başladı. Devrimci tutsaklara dönük onursuzlaştırma projesinin bir parçası olan TTE saldırıları için geniş bir halk desteği olduğu algısı yaratarak, hapishanelerde tek tip elbiselerin zemini güçlendirilmeye çalışılıyor. TTE’nin devrimci, demokrat ve yurtsever tutsakları itaat etmeye zorlamanın bir aracı olarak kullanması hedefleniyor.

696 saylı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile “tek tip kıyafet” uygulaması yasallaştı. KHK kapsamında, “Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar” iddiasıyla hapishanede bulunan hükümlü ve tutsakların, “badem kurusu” ve “gri” renk “tulum“ giymeleri dayatılarak duruşmalara getirileceği açıklandı. Uzun süredir dillerinde olan tek tip kıyafet; insan hakları savunucuları ve hapishanelerde bulunan tutsakların tüm uyarıları ve dışarıda birçok kesimden yükselen tepkiye rağmen 24 Aralık’ta yayınlanan bir KHK ile somutlantı.

TTE uygulaması esasen “devletin kendisine karşı suç işlediğini iddia ettiği kişileri” hedefine alıp onları sınıflandırıyor; hapishanede değil toplumun gözü önünde olacak mahkemelerde onları kimliksizleştirmeyi, aşağılamayı, işaretlemeyi ve suçlu ilan ederek itibarsızlaştırmayı hedefliyor. Toplumun tek tipleştirilmesi vesilesiyle teslim alınmasını hedefleyen oldukça kapsamlı bu saldırının amacı, içeriği ve buna karşı neler yapılabileceğine dair tartışmaları, geçmişin deneyimleriyle birlikte yürütmek doğru olandır.

TTE,  geçmişin hesaplaşmasıdır

Türkiye’de ilk kez 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi ile birlikte gündeme gelen “tek tip kıyafet” uygulamasına tutsakların yanıtı direniş olmuştu. 12 Eylül darbesinin mimarı Kenan Evren tarafından uygulanmaya çalışılan “tek tip kıyafet” dayatması, tutsakların mücadelesi sonucu 1986 yılında geri çekildi. Aynı yasa, 31 yıl sonra R. T. Erdoğan Genel Başkanlığı’ndaki AKP iktidarı ile yeniden gündeme geldi.

1983 yılında henüz faşist cunta iktidardayken, Cezaevleri Tüzüğü’nde hapishanelerdeki tüm tutsakların Tek Tip Elbise giymelerini zorunlu hale getiren bir değişiklik yapmış ve Ağustos ayında bu uygulamayı hayata geçirmek üzere çeşitli hapishanelerde tutsaklara dönük saldırıya geçilmişti. Faşist Cunta’nın ardından yönetime gelen ANAP hükümeti döneminde devam eden saldırılardan biri de ‘84 Ocak ayında Metris Cezaevi’nde devrimci tutsakların elbiselerini toplamak üzere bir operasyon başlatılmış ve bu dayatma devrimci tutsaklar arasında büyük bir direnişle geri püskürtülmüştü. Uzun süren bu tür saldırılar sonrasında devrimci tutsakların direnişi sayesinde hapishane yönetimleri 1986 Şubat’ında tutsaklara kendi elbiselerini geri verdi. TTE saldırıları daha sonrada gündeme geldi ancak karşılık bulmadı.

tteeBize Guantanamo’yı hatırlatarak tek tip kıyafetin propagandasını yapan AKP/Erdoğan hükümetine Türkiye hapishanelerinin direniş tarihini kısaca hatırlatmak ve tek tip dayatmasının hangi direnişlerle kaç defa püskürtüldüğünü anımsatmak gerekmektedir. 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesi ile beraber binlerce siyasi tutsağın bulunduğu hapishanelerde askeri uygulamalar dayatılmaya başlandı. Özellikle Metris, Mamak ve Diyarbakır hapishanelerinde darbenin baskıcı rejimi hissediliyor ve bu hapishanelerden direniş yükseliyordu. TTE, 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında ilk olarak Sultanahmet Cezaevi’nde başlatıldı: Tutsakların sivil elbiseleri toplandı, işkenceyle tek tip kıyafetler giydirildi. Tutsaklar direndi, sürekli elbiselerini yırttı ve 1 yıl sonra idare tek tipten geri adım attı. Tek tip elbise 1983’te çıkarılan “13-1 Sayılı Genelge” ile Ocak 1984’te Metris Askeri Hapishane’den başlayarak tekrar dayatıldı. Metris’te 14-15 Ocak 1984’de giysilere el konuldu ve karşılığında da direnişler başladı. 18 Ocak’ta DİSK davası tutuklularına da tek tip giydirildi. Tek tip elbiseye direnişle birlikte dayak, hücre cezası, işkence, sevk zinciri vb.ne karşı ilk ölüm oruçları, 11 Nisan 1984’de Metris’te Dev-Sol ve TİKB’lilerin tecrit koğuşlarında başlatıldı. Ardından iki gün içinde Metris’in diğer kısımları ile Sağmalcılar Özel Tip’e yayıldı. Ölüm oruçlarına başlayan tutsakların talepleri arasında TTE ve sevk zincirinin kaldırılmasının yanısıra işkencelere, hücre cezalarına son verilmesi ve devrimci tutuklu ve hükümlülere “siyasi tutuklu statüsü” tanınması da yer alıyordu. Ölüm oruçlarının 63. ve 73. günleri arası Dev-Sol’dan Abdullah Meral, Haydar Başbağ, Hasan Telci ve TİKB’den M. Fatih Öktülmüş şehit düştü. Farklı devrimci yapıdaki mahpusların duruşmalara iç çamaşırları ile çıkma, duruşmada elbiselerini yırtma vb. eylemleri sürdü.

ette1987’ye kadar sıkıyönetim askeri hapishane idarelerince uygulatılan tek tip elbiseye 17Ağustos 1987’de yasal dayanak da getirildi: Cezaevleri tüzüğündeki “tutuklular kendi elbiselerini giyerler” hükmü “… idarece verilen elbiseleri giymeleri zorunludur” şeklinde değiştirildi. Temmuz 1987’de tek tip elbise, sevk zinciri vb. baskılara karşı Sağmalcılar Cezaevi’nde başlayan açlık grevi birçok cezaevine yayıldı. Tutuklu yakını Didar Şensoy’un Meclis önündeki protestoda ölümünün ardından başta Metris olmak üzere birçok hapishanede direniş büyüdü. 17 Ağustos 1987’de kısmen anlaşma sağlandı. Ancak uygulama ve direnişler başka hapishanelerde sürdü. 22 Şubat 1988’de ANAP hükümetinin Adalet Bakanı Oltan Sungurlu, TTE zorunluluğunu içeren tüzüğün kaldırılacağını açıkladı.

Hapishaneler önceki yıllara göre nispeten durulmuş iken ANAP’ın yeni Adalet Bakanı Mehmet Topaç, TTE ve birçok baskıcı uygulamayı geri getiren 1 Ağustos 1988 Genelgesi’ni çıkardı. 1 Ağustos 1988 Genelgesi hapishanelerde direniş-açlık grevleri-ölüm oruçları sürecini tekrar başlattı. Bursa, Antakya, Gaziantep, Buca, Eskişehir, Diyarbakır hapishanelerinde binlerce tutsak ardı ardına açlık grevlerine başladı.

Avukatların açtıkları iptal davası ve artan tepkiler üzerine 29 Nisan 1989’da Bakanlar Kurulu 1 Ağustos 1988 Genelgesi’nin hapishanelerde TTE zorunluluğunu getiren tüzüğündeki “zorunluluk” hükmünü değiştirerek tek tip uygulamasına son verdi.

AKP/Erdoğan darbe, OHAL fırsatçılığı ile son sözü söyleyen, itaat edilen olmak istiyor. Bunun için muhalif her kesime çeşitli araçlarla saldırmaktan geri durmuyor. Hapishaneler her dönem iktidarın hedefi olmuştur. Bu bizler açısından bilinmez değildir. Tutsakları onursuzlaştırma hedefiyle sarıldığı tek tip dayatması muhalif kesimin tutsak edilmiş sesi olan devrimci tutsakları hedef alarak esasta toplumu onursuzlaştırmayı ve bütün ezilenlere etkili bir mesaj vermeyi hedefliyor. Ancak Türkiye bunu yaparken hapishanelerinin her karesinin direniş günlükleri ile dolu olduğunu unutuyor. Amed, Mamak, Metris, Ulucanlar ve diğerlerinin tarihine kısaca bakmak devletin devrimci tutsakların direnişleri karşısında nasıl hezimete uğradığını görmek için yeterli olacaktır. AKP, tek tip dayatmasını içeren KHK ile adım attı ve sonuçlarına katlanma sorumluluğu da ona ait. Çünkü bundan sonra sürecin nasıl ilerleyeceğini direnenler belirleyecek.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu