EmekGüncel

SÖYLEŞİ | Özak İşçisi, Kölelik Koşullarına Karşı Direnişi Büyütüyor

"Özak, Amerika menşei uluslararası bir tekel olan Levis markasına üretim yapıyor. Bu markaların uluslararası sözleşmelerde imzalarıyla birlikte bağlayıcı yükümlülükleri var. Amerika'da kocaman bir firma, oradaki imajı belli. Ama gelip Urfa'da köle kamplarında üretim yaptırıyorlar"

Özak Tekstil işçileri, Urfa’da günlerdir baskı, mobbing, sendika seçme hakkının gaspı, toplu işten atma, kadın işçilere ayrımcılık ve kötü muamele karşısındaki direnişlerini kararlılıkla sürdürüyor. Direnişin 26. gününde Bir-Tek-Sen bölge temsilcisi Çayan Dursun ile direniş sürecini, direnişin kamuoyunda yarattığı etkiyi, işçilerin patronun sendikasını reddederek mücadeleci bağımsız bir sendikada örgütlenme seçimi ve örgütlenme hakkı için verdikleri mücadeleyi konuştuk.

– Direnişiniz kamuoyuna mal oldu, polis saldırısı da yaşandı. Bu saldırılara rağmen yüzlerce işçiyle direnişiniz devam ediyor. Gelinen süreçte direnişiniz ne durumda?

– Bugün direnişimizin 26. günü. İşçi arkadaşlarımızla bir toplantı yaptık. Genel eğilim, direnişin devam etmesi yönünde. Aynı zamanda hukuksal süreci başlatıyoruz. İki hafta önce iş akdi feshi gelen arkadaşlara davalar açacağız. Bununla ilgili hukuksal süreci de başlattık. Ama temelde hedefimiz şu; işçi arkadaşların sendikayla birlikte işyerine geri dönmesi. Onun için fabrikanın girişinde direnişimiz devam ediyor.

27 Kasım’da direnişe geçmiştik, o günden bugüne 500’e yakın işçi işten çıkarıldı. İçerde kalan işçiler var ama üretimi randımanlı olarak gerçekleştiremiyorlar. Bir de yeni işçi alımları oldu. İlkin İŞKUR üzerinden sonra da akraba, dost çevresi üzerinden işçi alımları yapıldı. Ama bu işçi alımlarından sonra içerde kalifiye eleman olmadığı, yeni elemanlar olduğu için randımanlı bir üretim yapamıyor. Örneğin, dikimhane bölümü 6 bant. İşçi arkadaşlarımız direnişe çıktıktan sonra bu 6 bandın ancak 1 bandını çalıştırmak için uğraşıyorlar. Ondan bile randıman alamıyorlar. Üretim yapmaya dönük bir zorlama yeni işçi alımı var ama içerde istedikleri düzeyde bir üretim yapamıyorlar.

 

“Sendikalar işçilerin örgütleridir!”

– Özak için birçok ilde dayanışma eylemleri yapılıyor. Ciddi bir kamuoyu sahiplenmesi varken ve üretim durmuşken patron, işçilerin haklarıyla ilgili bir adım atmıyor. Dışarıda büyüyen direnişi baskılamaya yönelik saldırılar da artıyor. Patronun kamuoyu ve işçilerin ısrarlı mücadelesine rağmen tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

– Burası sekiz yıldır sendikalı bir işyeri. Hak-İş’e bağlı Öz İplik-İş sendikası burada örgütlü. Öz İplik-İş ciddi bir örgütlenme çalışmasıyla değil işverenin çağrısı üzerine örgütlenen bir sendika. Bu da işverenin işine geliyor. Çünkü, işveren kontrolünde bir sendika istiyorlar içeride. Bizim gibi işçi haklarını savunabilecek mücadeleci bir sendika istemiyorlar. Sorunun kaynağında yatan şey, bu.

İşçiler Öz İplik-İş’ten istifa ederek bize geçtiler. Burada fabrikada 700 işçi çalışıyor, 700 işçinin 550’ü Öz İplik-İş’ten istifa ederek Bir Tek-Sen’e geçti. 10-11 yıllık sendikalı bir işçi, asgari ücretle çalışıyor ya da asgari ücretin 500 lira üstünde çalışıyor. Özellikle sendikalı işyerlerinde bu durum, hiçbir şeyle açıklanamaz. Kalifiyeli elemanın, 10 yıllık işçinin asgari ücretin 500 lira üstünde çalışması ne akla ne mantığa uygun bir durum.

Sebep ne; Patronun kontrolündeki sendika örneğin işçilerle 6 yıllık bir sözleşme süreci var, o sözleşmelerden işçiler bihaber. İşverenin bizim gibi bir sendikayı istememesi çıkarları gereği normaldir. Ama biz diyoruz ki; sendikalar işçilerin örgütleridir, işçilerin haklarını savunmalı ve temel anlayışımız da budur. Tabi işveren bu durumu kabul etmiyor. Çünkü işveren, uzun süreli kaybetmektense, şimdi direnerek eğer bizden kurtulursa en azından gelecekte bu işten yararlı çıkacağını düşünüyor. Şimdi işçi maliyeti 13-14 bin lira, yarın bir gün, bir sözleşme yaptığımızda bu işçi maliyeti otomatik olarak artacaktır. Artması işverenin işine gelmiyor, temelde bugün direnmesinin sebebi bu. “Uzun süreli kaybetmektense, şimdi direnerek kaybedeyim” ve “bu sendikadan kurtulayım” diyerek tüm hesabını bunun üzerinden yapıyor.

 Amerika’da Levis, Urfa’da köle kampı!

– İşçiler bir arayış içerisinde ve sizin gibi bağımsız sendikalara bir yönelim söz konusu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

– Türkiye sahasında sendikal anlayış ve özelikle sarı-bürokratik sendikacılık, tıkanma noktasına geldi. İşçilerin taleplerine cevap veremez durumdalar. Bu da tabii ki işçilerin başka arayışlara girmesine sebep oluyor. Daha kendilerinden yana, sınıf mücadelesi yürüten sendikalara yönelmelerine neden oluyor.

Son dönemlerde özellikle bağımsız, mücadele eden sendikal anlayışlara dönük işçilerin genel bir eğilimi, yönelimi var. Sebep, sektörde örgütlü sendikalar gerçekten işçilerin haklarını savunmuyorlar. DİSK Tekstil, örneğin isminde devrimci var ama ne yazık ki buna uygun hareket etmiyor. İşçilerin taleplerini karşılamak yerine daha çok işverenle masa başında sözleşmeler imzalıyorlar. Tabi bu bir noktaya geldikten sonra işçide bir birikime neden oluyor. O birikim de bir şekliyle Özak’ta olduğu gibi kendini dışa vuruyor.

Türkiye sahasında bu konuda ciddi emareler var. İşçilerin mücadeleye dönük ciddi eğilimleri var. Ve bu yavaş yavaş olgunlaşıyor, gelişiyor. Burada da Özak meselesi çözülürse, Urfa özelinde de Özak işçilerinin başarısını bekleyen fabrikalar var, işçiler bunu açıktan beyan ediyor.

Bu süreci izliyorlar, örgütsüz çoğu, Öz İplik-İş’in örgütlü olduğu fabrikalar var. Eğer burada bir başarı olursa, onların da benzer şekilde yönelime gireceğine dair emareler var. Biz mücadeleci sendikacılara dönük tercih meselesinde bir yönelim mevcut, bunu biz de gözlemliyoruz.

Özak, Amerika menşei uluslararası bir tekel olan Levis markasına üretim yapıyor. Bu markaların uluslararası sözleşmelerde imzalarıyla birlikte bağlayıcı yükümlülükleri var. Amerika’da kocaman bir firma, oradaki imajı belli. Ama gelip Urfa’da köle kamplarında üretim yaptırıyorlar. Levis’ın bu yüzünü teşhir eden işler yaptık ve uluslararası kamuoyunda da karşılığını buldu. Çok ciddi bir dayanışma ve destek var, Türkiye sınırlarının da dışına taşan bir destek var. O açıdan gelecek açısından çok umut verici bir durum bu.

– Devrimci, muhalif kamuoyuna nasıl bir çağrınız var?

– Biz bağımsız bir sendikayız. Olanakları sınırlı bir sendika olduğumuz için bu işyerindeki başarı hepimizin hanesine yazılacak. Bunun devamı için de daha çok dayanışmaya ihtiyacımız var. Bu direnişin kazanmasının temel öğesi tabii ki işçidir, direniştir, direniş alanıdır. Ama dayanışma olmaz ise lokal düzeyde kalırsa, çok rahat bizi boğabilirler. Maddi, manevi, her açıdan kamuoyunun desteğini bekliyoruz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu