GüncelMakaleler

PUSULA | “Her Devrimci Görev, Emek ve Bedel İster”

"Sınıf savaşımında kolay görev yoktur. Her görev büyük bir emek ve bedel ister. Nesnel koşulların sunmuş olduğu fırsatları en iyi şekilde değerlendirmek için bu emek yoğunluğu gerekli ve zorunludur."

Kapitalist-emperyalist sistemin işçilere, emekçilere, ezilen ulus ve halklara sunacağı bir ekonomik refah, sağlayacağı bir özgürlük yoktur. Çünkü emperyalizm özgürlüklere düşmandır. Bir avuç haydudun çıkarları için milyonları yoksulluğa, sefalete sürükleyen bir sistemdir. Tıpkı bugün Ukrayna’da olduğu gibi haksız savaş kundakçılığıdır. Milyonların yaşamı pahasına silah tekellerinin kanlı kasalarını doldurma haydutluğudur.

İşbirlikçileri-uşakları da efendilerinden farklı değildir. TC’ye bakalım; Dış politikada büyük haydutların kapışmasından “nasıl kırıntılar elde ederim” planı, içte ise dizginsiz, çok yönlü ve kapsamlı bir devlet terörü… Devrimcilere, sosyalistlere, Kürt halkına, inanç guruplarına, kadın ve LGBTİ+lara; kendisi gibi düşünmeyen herkese düşman… Kentler, sokaklar, işyerleri, kısacası direniş dinamiğinin olduğu her yer egemenlerin saldırısı altında.

Tüm bunlar gerçeğin bir yanı. Diğer yanı ise baskıların yaratmış olduğu korku ikliminin dipten gelen direniş uğultularıyla yavaş yavaş dağılması… Son işçi direnişleri, zamlara ve hayat pahalılığına karşı sokaklarda yükselen öfke, 8 Mart ve Newroz’un coşku ve direngenliği bu işareti içeriyor.

Yeni bir toplum yeni bir umutla yaratılır. Yeni bir yol inançla, kararlılıkla açılır. Eskiyene, çürüyene dikkat çekmek, itiraz etmek bir olumluluktur ama yetmez. Asıl olan itiraz ettiğimiz her şeyi değiştirmeye dönük güçlü bir irade ortaya koymaktır. Devrimin güçlü bir kadrosunu, örgütünü yaratmak için devrimci pratiklerde yoğunlaşmaktır. Daha genel anlamda ifade edecek olursak, enternasyonal proletarya ve ezilen dünya halklarına karşı devrimci bir sorumlulukla hareket etmektir. Böylesi bir düşünüş ve hareket tarzı militan duruşumuza, tarihsel misyonumuza daha bir anlam katacaktır. An itibariyle basitten karmaşığa doğru tüm görevlerimizi yerine getirmek için her türden geriliğe, geri duruşa karşı mücadele etmek zorundayız. İdeolojik ve siyasal amaçlarını kavramada yetersiz olan her özne örgütsel ve pratik görevlerini yerine getirmede de yetersiz olur. “Kavramak uygulamaktır” söyleminin pratik karşılığı da budur.

Halkın davasına hizmet etme anlamında her birimizin mutlaka yapabileceği ve yapması gereken şeyler vardır. Unutmayalım ki, devrimci mücadele yolunda elde edeceğimiz her başarı bize özgüven duygusu aşılar, yeni görevler için cesur kılar. İşte o zaman tartışmalarımıza şikayetle değil “yeni başarıları nasıl elde ederiz” perspektifiyle başlarız.

Devrimciler, komünistler ne iç sorunlar ne de sınıf düşmanları karşısında asla çaresiz değildirler. Sınıf devrimcileri kavganın her aşamasında zincirleri kıra kıra ilerleme özgüvenine ve cüretine sahiptirler. Çünkü tarihin en ileri, en devrimci ideolojisine sahiptirler. Sınıf devrimcileri, en güçlü örgütü yaratma, durağan köhnemiş olan her düşünceyi pratik duruşu sorgulama ve aşma kudretine sahiptirler. Eğer sorunlar karşısında sıradan bir duruş sergiliyorsak buradan sorgulanması gereken devrimci duruşumuzdur. Çünkü böylesi bir duruşla ne karşımıza çıkan sorunları çözebiliriz ne de teorik ve ideolojik alanda bir gelişme ve buna uygun olarak militan bir duruş sergileyebiliriz.

Keza çalışma alanlarımızda belli bir gelişmeden söz edebilir miyiz? Veya gelişmenin kriteri nedir? Hiç tartışmasız kitlelerle bağını sürekli geliştiren bir örgüt-örgütlülüğün varlığı önemli bir işarettir. Böylesi bir sonuca ancak sorunlara müdahaleyle, kolektif aklı kullanmayla varılır. Kısacası nitelik ve nicelik düzeyde bir gelişme varsa orada başarıdan söz edebiliriz. Ve bu başarının da ısrarlı planlı bir çalışmanın ürünü olduğunu anlamakta zorlanmayız.

Yaşanan bunca pratik tecrübeden sonra artık şu gerçeği kavramamız gerekir: Kitlelerle temas kurmadan, sokaklarda militan bir pratiğin öznesi olmadan salt genel çağrılarla yetinmek sınıf savaşımı açısından bir anlam taşımaz. Ya da belli bir nicel güçle alışılagelmiş örgütsel pratiklerle ve anlayışlarla hareket ederek dipten gelen bu öfkeyi örgütlemek mümkün değildir. Sınıf savaşımında sarsıcı güçlü çıkışlar ancak alışılagelmiş düşünce kalıplarını aşmakla mümkün olur. Yeni yollar denemek, açmak, duruşumuzu sorgulamakla daha cüretli çıkışlar yapmakla mümkündür.

Bu yürüyüşte karşımızda var olan zorlukları, tehlikeleri görüyoruz. Ama elimizde bu zorluklarla savaşacak, tehlikelere karşı tedbirler alacak araçlar da vardır. Burada dikkat çekmek istediğimiz tarihsel deneyimdir, birikimdir.

Bunlara yaslanarak koşullara uygun yaratıcı pratiklere yönelmek, ortaya çıkan fırsatları en iyi şekilde değerlendirmek bizim elimizde. Evet, hayat bizden daha büyük fedakarlıklar bekliyor. Bu fedakarlıklarda bulunmazsak ne değiştirebiliriz ne de değişebiliriz. Ve yine zorluklar görevlerimizi yerine getirmememizin bahanesi olmamalıdır. Sınıf savaşımında kolay görev yoktur. Her görev büyük bir emek ve bedel ister. Nesnel koşulların sunmuş olduğu fırsatları en iyi şekilde değerlendirmek için bu emek yoğunluğu gerekli ve zorunludur.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu