Güncel

19 Ocak | Hrant Dink’i arkadaşları anlattı; “Hrant yokken Türkiye iyi bir yere gitmedi”

H. Merkezi: Karin Karakaşlı, Bülent Aydın ve Yetvart Danzikyan katledilişinin 11. yıl dönümünde Hrant Dink’i anlattı.

Karin Karakaşlı, Bülent Aydın ve Yetvart Danzikyan 11 yıl önce öldürülen arkadaşlarını, Hrant Dink’i anlattı. Evrensel’den Cansu Pişkin ve Meltem Akyol’un haberine göre Hrant Dink’in arkadaşları, Karin Karakaşlı, Bülent Aydın ve Yetvart Danzikyan Dink’i anlatarak, Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvurunun hâlâ sonuçlanmadığını hatırlattı.

 

Bülent Aydın; “Agos’un önüne gelerek Hrant’ı ölümle tehdit edenler bu davada hiç yargılanmadı”

 “Hrant Dink cinayeti davası 20 Nisan 2007’deki iddianameyle 20 sanıkla başladı. Tetikçi grubun yargılandığı davanın her duruşması öncesi adliye önünde bu davada yargılanması gereken kamu görevlilerinin isimlerini haykırıyorduk. Çünkü Hrant Dink’i korumakla yükümlü olanlar onu korumamış, cinayet hazırlığından neredeyse bir yıl önceden haberi olan yetkililer bu cinayeti önlemek için hiçbir şey yapmamıştı. 11 yıl sonra bugün, evet onlardan bir kısmı hâkim önüne çıktı ama hepsi değil. Hrant Dink’in öldürülmesine varan süreç, bir merkezden yönetildiği belli bir linç kampanyası ile tezgâhlandı. O kampanyayı 2004 Şubat’ında başlatanlar ve sürdürenler, mahkemelerde ve Agos’un önüne gelerek Hrant’ı ölümle tehdit edenler bu davada hiç yargılanmadı. Cinayet kararı nasıl oluşturuldu? Öldür diyenler kimler henüz bilmiyoruz. Dink ailesi avukatlarının davanın genişletilmesine ilişkin etkin soruşturma talepleri hep reddedildi. Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru henüz sonuçlanmadı.”

 

“Yargılanması gerekenler terfi ettirildi”

Cinayette payı olan kamu görevlilerine gelince… Onları da Bülent Aydın’dan dinleyelim: “Yıllar boyunca bu cinayete karışan kamu görevlileri birbirlerini hep kolladılar. Soruşturma talepleri hep reddedildi. Soruşturulması gerekenler kendileri hakkında yazılara yanıt döşendi. Cinayetten yargılanması gerekenler terfi ettirildi. Eylül 2010’daki AİHM kararının üzerinden de yıllar geçti. 17 Ocak 2012’de ilk dava skandal bir kararla sonuçlandı. Kararı verenler bile savunamadı. Karar bozuldu. Cinayetin 9. yılına yaklaştığımız günlerde, 4 Aralık 2015’te 27 kamu görevlisi hakkında hazırlanan 2. iddianame ile dava yeni bir aşamaya girdi. Bizler bu kez yeni yapılan Adliye Sarayı önünde adalet nöbetindeydik. Cinayetin 10. yılında 10 Mayıs 2017’de çoğunluğu jandarma mensubu 50 kişilik 3. iddianame ile birleştirilmiş dava devam ediyor. Hrant Dink cinayetinin tüm failleri en baştan belliydi ve değişmediler. Yıllar boyunca birbirlerini koruyup gizlediler. Konjonktür değişince bunlardan bir kısmının yargılanması mümkün oldu. Yoksa zaten en baştan hepsi oradaydı.”

 

Karin Karakaşlı, “Kıymetini bildiğim ama elimden alınınca nasıl biricik olduğunu boşluğundan bildiğim bir şey kaybettim”

 “19 Ocak’taki kayıpla, yaşarken de kıymetini bildiğim ama elimden alınınca nasıl biricik olduğunu boşluğundan bildiğim bir şey kaybettim. Sadece bir insan değil, onunla bağlantılı koca bir kara parçasını. Ben dâhil pek çok genç 1990’ların ortasında o hem zorlu hem heyecan dolu kimlik ve varoluş mücadelelerinin ortasında bulduk kendimizi. Agos gazetesinde, Hrant Dink’in yanında farklı olanın, bu bağlamda Ermeniliğin bir nostalji unsuru ya da hain ön yargısı dışında taşıdığı anlamı bütün katmanlarıyla öğrenme ve paylaşma şansımız oldu. Milliyetçiliğe düşmeden tarihi, kimliği, kültürü sahiplenmeyi; vitrin süsü yapılmaya izin vermeden hakikatimizi üleştirmeyi öğrendik. Resmi yalan ve inkâra karşı sahici olanı koymayı. El yordamı ilerledik, düşe kalka. Ermeni kelimesi her kullanışlı malzemeye dönüştüğünde hırsla mücadele ettik ama gülmeyi hiç unutmadık. Çok güldük, ağız ve gönül dolusu. O gülüşü ve gençliği kaybettim.”

 

“Her zamankinden de çok hissederek varlığını…“

Sonra o gün, 19 Ocak… Karin şöyle anlatıyor işte o gün ve sonrasını: “Tam on bir yıldır devletin her kesimini içine alanın bir cinayetin aynasında yaşıyoruz. Bir kez daha Hrant Dink’i hedef haline getiren iftira ve linç kampanyalarının tek suçu işini iyi yapmak ve barış istemek olan milletvekilleri, parti ve belediye eş başkanları, gazeteciler, insan hakları savunucuları, avukatlar ve akademisyenler için devrede olduğu bir dönemdeyiz. Hukukun sıfırlandığı bu dönemde cinayet davasının kendisi emri verenlerin ısrarla korunup gözetildiği bir düzende görülüyor. Hrant Dink’in şahsı ve mücadelesi ise bu arka planda olanca kıymeti ve özgünlüğü ile görünür oluyor. Öfke ve kayıp hissi içimi kemirirken, akıl sağlığını tehdit eden bu son dönem gerçeklerine karşı direnmeyi yine ve hep onun bıraktığı hazine sandığı birikimden biliyorum. Her zamankinden de çok hissederek varlığını. Bütün yok edişlere inat.”

 

Yetvart Danzikyan; “Hrant yokken Türkiye iyi bir yere gitmedi”

11 yıldır Hrant Abisiz yaşıyoruz. Bu tabii bizi son derece zorlayan bir durum ama Hrant’ın olmaması hep Agos’a soruluyor, ‘Sizin için ne ifade ediyor’ diye. Hrant’ın yokluğunu Türkiye’ye sormak lazım diye düşünüyorum. Hrant Abi bambaşkaydı. Her ne olursa olsun bir çıkış yolu bulmak için mücadele ederdi. Böyle zor, sıkıntılı dönemlerde Hrant’ın sesi her zaman insanlara güç, kararlılık veren bir ses oldu, oluyor. Tabii ki onun yokluğunu, eksikliğini en çok biz hissediyoruz. Ama o sadece Agos için, Ermeniler için bir şey ifade etmiyordu. O asıl Türkler, Kürtler, Çerkesler, Araplar, Sunniler, Aleviler, yani Türkiye toplumu için bir şey ifade ediyordu. Onu Türkiye halklarına sormak lazım, ‘Hrant yokken, 11 yıldır siz ne alemdesiniz?” diye. Hrant yokken Türkiye iyi bir yere gitmedi. Hrant’ın sözü gitgide büyüyor ama, Türkiye, hele hele son 3-4 yılı düşündüğümüzde, daha iyi bir yere gelmedi ve hatta kötü bir yere gidiyor. Türkiye bu eksikliği hissetmeli ve bunu hissetmekle kalmamalı ve onun gereklerini, ‘Hrant büyük bir kayıp oldu’ diyen herkesin bunun gereklerini yerine getirmesi için bir çaba göstermesi gerektiğini düşünüyorum. Hrant’ın söylediklerine bakarsak, sözleri Türkiye’nin bu durumdan çıkışı için hepimize yol gösterecektir.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu