GüncelMakaleler

Kaypakkaya anmaları, “birlikte iş yapmak” ve günün devrimci görevleri üzerine

Partizan ve Sınıf Teorisi’nin İbrahim Kaypakkaya’yı komünist olarak değerlendirmesi gerçekliğinden hareketle ayrılıklarını değil ortaklıklarını ön plana çıkararak, ortak bir duruş sergilemeleri ve ortak anmalar gerçekleştirmeleri iki farklı tepkiye neden oldu.

18 Mayıs 2020, komünist önder İbrahim Kaypakkaya anmaları salgın koşullarına rağmen pek çok alanda gerçekleştirildi. Her ne kadar salgın nedeniyle kimi merkezi etkinlikler iptal edilmiş olsa da pek çok alanda küçük gruplarla basın açıklamaları yapıldı, askeri törenler, anma etkinlikleri, pankart ve döviz çalışmaları gerçekleştirildi.

İlk olarak, salgın koşullarına rağmen Kaypakkaya yoldaşının anılmasının, ona dair söz söylenmesinin, sahiplenilmesinin olumlu olduğunu söylemek gerekir. Aradan geçen yarım asra rağmen Kaypakkaya yoldaşın halen güncel olarak tartışılıyor oluşu, içinde yaşadığımız sınıflı toplum gerçekliğine dair isabetli tavır ve tespitler ortaya koyması nedeniyledir. Bu anlamıyla Kaypakkaya günceldir.

Kaypakkaya, Türkiye devrimci hareketi tarafından her geçen yıl daha da artan bir şekilde ilgi görmektedir. Bu olumludur. Yıllardır Kaypakkaya’ya yönelik söylenegelen onun “köylü devrimcisi” ya da sadece işkencede “ser verip sır vermeyen” bir önder olarak tanıtılması ve propaganda edilmesi son yıllarda asıl belirleyici olan noktaya yani tarihin ve sınıf mücadelesinin seyrinin onun tezlerini kanıtlamış olmasına evrilmektedir.

Devrimci hareket açısından onun fikirlerinin ele alınıp, tartışılması, yer yer eleştiriye tabi tutulması önemlidir. Gelişim dinamiğini içinde barındırmaktadır. Önümüzdeki yıllarda Kaypakkaya’nın görüşlerinin daha geniş platformlarda, ortak etkinliklerle tartışılması, anılması ve sahiplenilmesi olumlu olacaktır.

Sınıf düşmanlarımız da Kaypakkaya’nın ölüm yıldönümünde yine sessizliklerini korudular. Bu da iyi bir şeydir! Zira Kaypakkaya’da kendi gerici duruşlarına payanda edebilecek bir açık bulamadıkları anlamına gelir.

Kaypakkaya anmaları vesilesiyle bütün bu olumlulukları ifade ederken Kaypakkaya’nın ardıllarının olarak onun düşüncelerini yeterince hayata geçirebildiğimiz, tazeleyebildiğimiz söylenemez. Başta silahların eleştirisel gücünü etkili kullanmadaki yetersizlik olma üzere, işçi sınıfı ve halkın çeşitli kesimlerine yönelik saldırılara etkili bir şekilde yanıt olamama durumu vb. Kaypakkaya çizgisinin hak ettiği durumda olmadığını ortaya koymaktadır. Kuşkusuz bunda belirleyici olan bizleriz. Bu anlamıyla sürecimize tıpkı Kaypakkaya yoldaş gibi özeleştirel yaklaşmak aslolandır.

Yaygın gerçekleştirilen Kaypakkaya anmaları vesilesiyle ortaya çıkan bir başka nokta da ortak yapılan kimi etkinlikler sonrası tartışmalardır. Partizan ile Sınıf Teorisi tarafından gerçekleştirilen Kaypakkaya anmaları, ortak kimi açıklamalar ve pratikler beraberinde bazı tartışmalara neden olmuş görünüyor.

Kaypakkaya’yı Birlikte Anmak…

Her iki kurumun İbrahim Kaypakkaya’yı komünist olarak değerlendirmesi gerçekliğinden hareketle ayrılıklarını değil ortaklıklarını ön plana çıkararak, ortak bir duruş sergilemeleri iki farklı tepkiye neden oldu. Bunlardan birincisi lümpen proletaryanın ve trol örgütlenmesinin tepkisiydi. Buna değinmek bile gereksizdir. Diğeri ise devrimci samimiyetle sorulan “birlik mi yapılıyor?” biçiminde özetlenecek tepkiydi.

Bu tür tepkiler gelinen süreçte Türkiye devrimci hareketinin reflekslerine dair belli bir fikir vermektedir. Birlikte iş yapma, ortak bir karşı koyuş örgütleme, ortak değerler üzerinden anma etkinlikleri, kısa ve uzun vadeli eylem birlikleri içinde bulunma vb. ne yazık ki halen bir ölçüde garipsenmektedir. Yılların getirdiği dar grupçu, sekter örgütsel tavırların bizleri getirip bıraktığı aşama burasıdır işte. “Olması gereken”, “normal olan” anormal karşılanmakta ya da olduğundan çok farklı bir misyon biçilerek tartışılmaktadır.

Üstelik Kaypakkaya geleneği, önder yoldaşın katledilmesinden sonra gerçekleştirdiği ilk merkezi iradesinde bu konuda oldukça net bir yaklaşım ortaya koymasına ve yine gerçekleştirdiği birinci kongresinde ortaya koyduğu tutuma rağmen bu türden değerlendirmeler yapılabilmektedir. Bu türden değerlendirmelerin halen yapılıyor oluşu, gelinen aşamada başta bizim de parçası olduğumuz Kaypakkaya geleneğinin bu konudaki geriliği ile açıklanabilir ancak.

“Birlik olmalı mı”, “olmamalı mı” tartışması başka bir tartışmadır. Burada üzerinde durduğumuz ve tartıştığımız husus, Türkiye devrimci hareketinin ortak iş yapma, sınıf mücadelesinin kendilerine yüklediği görevleri birlikte yerine getirme çabasının başka tartışmalara çekilerek zayıflatılmaması gereğidir. Buna özellikle dikkat etmek gerekir.

Birlikte iş yapmak, faşizmin saldırılarına karşı kısa ve uzun vadeli eylem birlikleri içinde olmak anın devrimci görevidir. Diğeri zaten Kaypakkayacılık değildir. Bu türden çizgi sahiplerinin içine düştükleri durum ortadadır. Kaldı ki Türkiye Devrimci Hareketinin önemli bileşenlerinin Halkların Birleşik Devrim Hareketi içinde güçlerini birleştirme ve ortak iş yapma pratiği de ortadadır. Başta Rojava olmak üzere, faşizmin ve her türden gericiliğin saldırılarına, silah elde karşı koyuşu pratiği örnektir. Bütün bu değerli pratikler anlamlıdır ve son derece değerlidir. Bu çizginin güçlendirilerek sürdürülmesi gerekir. Gerçek Kaypakkayacılık, gerçek Maoculuk budur.

Gün, faşizme karşı birlikte hareket etmemenin, ortak iş yapmamanın, uzun ve kısa vadeli eylem birliklerinde bulunmamanın devrimci bir tutum olmadığını göstermektedir. Gün, dar grupçu, sekter örgüt yaklaşımların kaybedeceğini göstermektedir. Gün, bu türden çizgi sahiplerinin kitleler nezdinde bir karşılığı olmayacağını net olarak göstermektedir.

Önemle ifade etmek gerekir ki, bu türden bir ele alış, kendi örgütsel gücüne ve çizgisine güvenmemek anlamına gelmez. Tam aksine kendi çizgisine ve örgütsel gücüne güvenenler, bu türden ortak işler yapma, birlikte çalışma pratiğinin içinde olurlar.

Kısacası anın devrimci görevi her alanda bizlere ortak iş yapmayı dayatmaktadır. Bunun gereklerinin devrimci tarzda yerine getirilmesi, olumlu ya da olumsuz anlamda başka tartışmaların konusu yapılmamalıdır. Bu türden tartışma ve yorumlar ortak iş yapmanın, birlikte hareket etmenin altını boşaltmakta, anın devrimci görevini zayıflatmaktadır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu