Güncel

VİDEO | “Maraş katliamı ne ilk ne de sondu! Bu yüzden örgütlü olalım, örgütlü duralım!”

1978’in Aralık ayında Maraş’ta Kızılbaşlara dönük katliamın 40. Yıldönümü vesilesiyle Ardahan Damal Burmadere Köy Derneği Gençlik Meclisi Esenyurt’ta bulunan dernek binasında bir anma etkinliği gerçekleştirdi. Çeşitli dernek ve siyasi partilerden aktivistler Ali Şahmo ve Ahmet Güden’in konuşmacı olarak katıldığı anmada Maraş Katliamı’nın ne ilk ne de son olmadığına vurgu yaptılar.

İstanbul: 1978’in Aralık ayında Maraş’ta Kızılbaşlara dönük katliamın 40. Yıldönümü vesilesiyle Ardahan Damal Burmadere Köy Derneği Gençlik Meclisi Esenyurt’ta bulunan dernek binasında bir anma etkinliği gerçekleştirdi. Çeşitli dernek ve siyasi partilerden aktivistler Ali Şahmo ve Ahmet Güden’in konuşmacı olarak katıldığı anmada Maraş Katliamı’nın ne ilk ne de son olmadığına vurgu yaptılar.

Etkinliğin amacına dair kısa bir konuşma yapan Gençlik Meclisi üyesi “Maraş’ta yaşanan katliam sırasında kendisini savunabilen tek Mahalle Yörükselim Mahallesi oldu. Çünkü bu mahalle örgütlüydü, böylelikle kendisini savunabildi. Biz de istiyoruz ki, mahallelerimizde örgütlü olalım, örgütlü duralım. Maraş, katliamlar konusunda ne ilk ne de sondur. Bu etkinlikle amacımız birilerini hedef göstermek değil, amacımız gençliğimizin hafızasını tazelemektir” dediler.

“Bu katliam hem Kızılbaşlara hem Kürtlere hem solculara bir mesajdı”

Etkinlikte ilk olarak konuşan Ahmet Güden, bu ülkede en büyük acılarını yaşayanlardan birinin Kızılbaşlar olduğunu ve bunun ne ilk ne son olmadığını söyledi. “Sınıf ve gençlik hareketinin önüne geçmek istiyorlardı. O günkü yönetim toplumsal muhalefeti susturmak istiyordu. Deniz-Yusuf-Hüseyin idam edildi ama gençlik hareketinin önüne geçilemedi. Türkiye’yi o günkü yöneten hükümetleri zora sokan gelişmeler, işçi eylemleri gerçekleştirildi. Onları bu zordan kurtarmak için bir darbe ortamının yaratılması lazımdı. Bu ortam bir katliam ile yaratılmak istendi. Dersim’de yapılamazdı, bunun altyapısı yoktu. Diyarbakır’da da yapılamazdı. Ama Malatya, Maraş, Sivas, Elazığ gibi bölgelerde bunu yapabilirdi. Çünkü dinci-gerici çevrelerle ilericileri ablukaya alabiliyorlardı” şeklinde konuşan Güden, Maraş Katliamı’yla hem 12 Eylül’ün altyapısının oluşturulduğunu hem de bölgenin demografik olarak yapısının değiştirilmeye çalışıldığını vurguladı.

Maraş Katliamı’nın aynı zamanda buradaki Kızılbaşların Kürt olması sebebiyle yapıldığını söyleyen Güden “Bu katliam hem Kızılbaşlara hem Kürtlere hem solculara bir mesajdı” dedi.

“Ermeni ve Süryanilerden sonra bölge Kızılbaşlardan arındırılmak isteniyor”

Maraş’ın geçmişine bakıldığında bu şehrin Ermeni ve Süryani şehri olduğuna ama bugün orada ne Ermeni ne de Süryani varlığından bahsedilemediğini hatırlatan Güden, “Pazarcık, biz Kızılbaşlar açısından kutsallarımızın olduğu bir yerdir. Sistem o gün orayı arındırmak istedi. İleride de ne yazık ki bölge açısından orada ne Kürt ne de Kızılbaş varlığından söz edemeyeceğiz. Katliam sonrası Söğütlü Belediye Başkanı bir konuşmasında ‘Kızılbaşların % 85’i göç etti’ demişti” şeklide konuştu.

Yalnızca katliam değil 12 Eylül sonrası da bölgeden Kızılbaş göçünün devam ettiğine ve bölgenin insansızlaştırıldığına değinen Güden, “İnsanlar o günlerle ilgili konuşmak istemiyor, ‘yaralarımızın deşilmesini istemiyoruz’ diyorlar. Tanıdıklarım var, biz istiyoruz ki gelip konuşsunlar buralarda. Ama gelmiyor, gelmek ve konuşmak istemiyorlar” diyerek bu döneim Kızılbaşlar nezdinde nasıl derin bir yara olduğuna dikkat çekiyor.

“Terolar katliamın eksik kalan parçasıydı”

Terolar’a 27 bin Suriyeli mültecinin yerleştirildiğini hatırlatan Güden, savaştan kaçıp ülkeye gelmek zorunda olan insanlara elbette kucak açmanın gerekli olduğunu söyledi. “Ancak Terolar, Maraş Katliamı’nın eksik kalan parçasıydı. Sistem 27 bin Sünni Suriyeli’yi buraya yerleştirerek eksik bıraktığı ayağı tamamlamaya ve bölgenin yapısını demografik olarak değiştiriyor” dedi.

Maraş’ta, İstanbul’da birçok tabelada artık Arapça’nın kullanıldığını söyleyen Güden, Kürtlerin ülkenin kurucu halklarından birisi olmasına karşın hala bir tabelada Kürtçe’nin kullanılamadığını vurguladı.

“Yönetimler kendinden olmayanları ötekileştirerek varlıklarını sürdürebildiler”

Konuşmasına Türkiye tarihinin katliamla anılan bir tarih olduğuna vurgu yaparak konuşmasına başlayan Ali Şahmo, “Bunun da ilk sebebi ülkenin demokratik bir yönetimin olmaması. Demokratik yönetim olmayınca yönetimler bu tür şeylere ihtiyaç duyarlar varlıklarını sürdürebilmek için” dedi.

Şahmo konuşmasının devamında “Bugüne kadarki yönetimler kendinden olmayanları ötekileştirerek varlıklarını sürdürebildiler. İnsan hafızasının alamayacağı, vicdanının kabul edemeyeceği şekilde katlettiler insanları. Toplumu ayrıştırarak, muhalefeti çeşitli şekilde etkisizleştirerek kendilerini devam ettirebildiler. Toplumsal gelişim ekonomik gelişimin önüne geçtiğinde 12 Mart’ta da böyle yaptılar. Denizleri, Mahirleri, İbo’yu bu amaçla katlettiler. Sivil faşist hareketleri geliştirerek toplumsal muhalefetin öne çıkan isimlerini katlettiler” dedi.

“Katliamcılar ödüllendirildi”

Maraş ve Malatya’da Kızılbaşlara dönük katliamların bir nedeninin de Kızılbaşların ekonomik gücüne el koymak olduğuna dikkat çeken Şahmo, konuşmasını “Bu katliam sonrası uyduruk davalar açıldı. Burada ilericiler üzerine katliamı yıkmaya çalıştılar, katliamcıları aklamaya çalıştılar” dedi.

Aralık ayının katliamlarla anılan bir ay olduğuna değinen Şahmo, Şirnex-Roboski’de 2011 yılında yaşanan ve 35 Kürt köylüsünün katledildiği Roboski Katliamı ve 19 Aralık 2000 yılında yaşanan ve onlarca devrimcinin katledildiği Hapishaneler Katliamı’nı hatırlattı ve kendisinin de 19 Aralık Katliamı mağdurlarından olduğunu söyledi.

Devletin kendinden olmayanları katlettiğini ve bu katliamlarda rol alanların devlet tarafından çeşitli konumlara getirilerek ödüllendirildiğini söyleyen Şahmo, 1970’lerde üniversitede devrimci gençlere dönük bombalı saldırıda sivil faşistlere bombayı veren dönemin İstanbul emniyet görevlisi Reşat Altay’ın, 2007’de AGOS önünde katledilen Hrant Dink katliamında da Trabzon’daki gençleri organize ettiğini örek olarak gösterdi.

“Bununla nasıl baş edebileceğimizi konuşmamız gerek”

“Bununla nasıl baş edebileceğimizi konuşmamız gerek. Bunun için hafızalarımızı canlı tutmamız lazım. Egemen sınıflara karşı mücadelede yaşanmışlıklardan ders çıkarmak, böl-parçala-yönet politikasına karşı durarak, demokratik bir yönetim için mücadele etmek, sürekli araştırmak, incelemek gerekiyor” diyen Şahmo, konuşmasını şu şekilde sonlandırdı: “Sistem varlığını sürdürdüğü sürece benzer katliamları yaşamamız kaçınılmaz. Bu sistemle birilerinin bekası devletin bekası haline getirilmiş durumda. Buna karşı mücadele etmemiz, birlik olmamız, bu tür kurumlara önemli görevler düşüyor. Bunların kalıcı olması, geliştirilmesi ve örnek hale getirilmesi gerekiyor.”

Anma etkinliği, gençlik meclisinin müzik dinletisi ve şiirlerle sonlandırıldı.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu