EmekGüncel

EMEK -SÖYLEŞİ | Selinay Yılmaz: “Davamızdan dönmeyeceğiz!”

"İşten çıkarılma korkusuyla hareket ediyorlar. Onlara da biraz daha destek vermek gerekiyor. Aslında biz orada sadece 4 kadın olarak değil içeridekilerin de sesi olarak bulunuyoruz. O şekilde bir direniş sürdürmeyi düşünüyoruz. Davamızdan dönemeyeceğiz."

Bursa Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’nde (DOSAB) kurulu bulunan Acarsoy Tekstil fabrikası işçileri Hak-İş’e bağlı Öz İplik-İş Sendikası’na üye oldukları için işten atılmışlardı. 10 Mart 2022 tarihinde işten çıkarılan Selinay Yılmaz, çıkarıldığı günden itibaren fabrika önünde direnişe başlamıştı.

Direniş devam ederken 25 Mart günü de kadın işçilerden Emel Didir, Öznur Mantarcı ve Dilek Dündar “işçilere psikolojik baskı uygulamak, sataşmak ve huzur bozmak” bahaneleriyle İş Kanunu 25/2 maddesinden işten çıkarıldı. Çıkarıldıkları günden bu yana direniş alanında yerini alan dört kadın işçi, sendikalaşmanın yok denecek kadar az olduğu bir sanayi bölgesinde, kadın işçilere seslenerek örgütlenme çağrısı yapıyor.

Biz de Özgür Gelecek gazetesi olarak, işten ilk çıkarılan ve direnişin fitilini ateşleyen Selinay Yılmaz ile Acarsoy Tekstil’de yaşadıklarını ve direniş sürecini konuştuk.

– Acarsoy Tekstil’de ne zamandır çalışıyorsunuz? Orada biriminiz neydi?

– Ben Acarsoy’da 5.5 ay çalıştım. Sonrasında çıkarıldım. Birimimiz -aslında hepimizin bölümleri- farklı ama iplik eğirme operatörü diye geçiyor. En baştan anlatayım, ben işe girdikten sonra bana geldiler, bu çıkarılan ablalardan birkaçı “sendikaya üye ol” dediler. Ben de biraz içerisini tarttıktan sonra baktım ki haksızlıklar var sendikaya üye oldum.

– Acarsoy’da kadın işçilere dönük çok sayıda taciz, mobbing ve baskı olduğu ifade ediliyordu. Bunları anlatabilir misiniz?

– Evet en başta kadınlara karşı çok haksızlık var. Tacizler ön planda yani ustalar vb… Elemanlar geliyor, kadınların numarasını istiyorlar, birkaç arkadaşımın başına geldi. Benim başıma gelmedi. Ustalar zaten çok fazla “göz baskısı” yapıyor. Lavaboya giderken mesela… Bu benim ve yine işten çıkartılan Dilek ablanın (Dilek Dündar) başına geldi. Dilek ablayı lavabodan çıkarttılar. Usta geldi kapısını tıklattı “çık” diye. Düşünün ki bir kadının tuvaletine kadar girip kapısını çalıyor.

Sonrasında benim şöyle oldu; Ben lavaboya giderken usta “nereye gidiyorsun, neden gidiyorsun?” diye sordu, lavaboya gittiğimi bildiği halde soruyordu. Yani bu şekilde çok baskı var. Makine desen çok fazla makineye bakıyorduk, gelmeyen elemanın yerine de biz bakıyorduk. Tabii ki bu iş sağlığı ve güvenliği açısından uygun değil ve aynı performansı sergilememiz olanaksız. Bir de makinede randımanın düşmemesini, hiçbir şekilde aksaklık olmamasını istiyorlardı ki, bu da imkansız. Çünkü iki kişinin yapacağı işi bir kişi yapamaz doğal olarak. Bu şekilde baskılar vardı, bu yüzden sendikalı olmaya karar verdim ve üye toplamaya başladım.

Ondan sonra, sendikaya gidip geliyorduk, toplantılara… Bir kişi tarafından içeriye ismim söylendi ve işime son verildi. O günden sonra da hemen fabrikanın önüne gittik sendikayla beraber. Onlar da Allah razı olsun hepimize sahip çıktılar özellikle bana. Aramamla birlikte 5 dakika içinde beni almaya geldiler, hiç yalnız bırakmadılar.

Ondan sonra bir basın açıklaması oldu, ben 10 Mart’ta çıkarıldım işten. 25 Mart’ta bir basın açıklaması yaptık. Onun gecesinde saat 9:45 civarında 3.11 vardiyasında olan iki tane ablamız -onlar da öncümüz- onları kapının önüne koydular. Gardiyan gibi başlarında durdular, bir suçlu gibi kapının önüne koydular, arkadaşlarıyla bile konuşturmadılar. O gece de biz oradaydık. Ondan sonra bu şekilde hepimiz direnişe başladık.

 

“Direniş bize güçlü olmayı öğretti!”

– İşten çıkarılma gerekçesi olarak ne sundular size?

– Gerekçe olarak bana yalan tutanak… Hepimize aslında yalan tutanaklar, bana aşağıya sigara içme alanına çay indirmem ve performans düşüklüğü olarak söylendi. Aşağıya çay indirmeyi zaten tutanağımda da yazdım, herkes indiriyordu, ki en baştan benim yanımdaki usta dahi indiriyor. Benimle birlikte iki arkadaşım indirmişti, onlara tutanak tutulmadı. Sadece bana tutuldu. Performans düşüklüğü deseniz, ben bir tane mesai kaçırmamış insanım.

Hepsine gittim. Her zaman bana zorla mesai kağıdı imzalattırıyorlardı, “gel” diye zorluyorlardı. Randımanlarıma yani makine performansıma baktığınızdaysa, -arkadaşlar da söylüyor- % 98’in aşağısına inmemiş insanım. Yani 10 yıllık vardiya birincisiyle birebir randımanım gidiyordu, beş buçuk aylık elemanken. Diğer ablalarınkiyse “insanlara sataşma, içerde psikolojik baskı yaratma” olarak tutanak tutuldu. Bu şekilde onların da işlerine son verildi.

– Peki direniş sürecinize başladığınız hayatınızda daha önce böyle bir direniş pratiği var mıydı?

– Hayır yok. Hiçbirimizin yok daha doğrusu.

– İçeride sendika örgütlenmeye başladıktan sonra yeterli sayıya ulaşıyor muydu? Sendikanın örgütlenmesi nasıl gidiyordu?

– Gayet güzel gidiyordu. Biz zaten direnişi başlattıktan sonra bayağı hızlı şekilde üye yapmaya başladık, birden arttı çünkü hiçbir şekilde kıdeme göre zam yapılmadı. Performansa göre zam yapılmadı. Sendikalı olanlara daha az zam yaptılar. Bu açık ve net her şey, bütün içeridekilere sorulabilir. Sendikasız olan bir vardiya var diğer vardiya işte, orası mesela ful zam aldı. Bizim iki katımız zam aldılar. Sendikalı olduğumuz konuşmalardan tabii ki onların da içeride yandaşları var, onlar tarafından duyuldu ve zammımızla birlikte bezdirme politikası yaptılar bildiğin.

– Peki sizdeki direniş heyecanını, size neler kattığını, duygularınızı da öğrensek…

– Şöyle bir şey söyleyeyim; hepimizin illa ki evlerinde sorunları vardır ama oraya gittiğimizde, o müziği açtığımızda tüm sorunlarımızı unutuyoruz gerçekten. Orası bambaşka şekilde hepimize çok şeyler kattı. Özellikle dik durmayı sendikanın bize verdiği gücü öğretti. Aslında ne kadar bir kadın olarak da zaten bunun biz bilincinde olan insanlardık ama daha da ne kadar güçlü olduğumuz öğretti.

– Peki direniş sürecinin devamına dair neler düşünüyorsunuz, neler planlıyorsunuz sendikayla birlikte?

– Biz zaten direnişimizin sonuna kadar arkasındayız, ne zaman-olursa olsun sonuna kadar orada mücadelemizi vereceğiz. İçerideki arkadaşlarımızdan korkanlar da var, korkup üye olamayanlar veya bekleyenler de var. İşten çıkarılma korkusuyla hareket ediyorlar. Onlara da biraz daha destek vermek gerekiyor. Aslında biz orada sadece 4 kadın olarak değil içeridekilerin de sesi olarak bulunuyoruz. O şekilde bir direniş sürdürmeyi düşünüyoruz. Davamızdan dönemeyeceğiz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu