GüncelMakaleler

EMEK | Krizin Faturası Halka; Kur Korumalı Mevduat Sistemi!

"Türkiye halkı derin bir yoksunluk ve yoksulluk ile karşı karşıya kalmıştır. İşsizlik, geleceksizlik, alım gücünün düşmesi, düşük ücretler bu durumu devasa boyutlara taşımaktadır. Sermaye ve temsilcisi iktidar, kendi pozisyonunu önümüzdeki dönemde yaşanacak kitle hareketlerine göre şekillendirmeye çalışmaktadır."

Türkiye’de son yıllarda saklanamaz hale gelen ekonomik kriz artarak devam etmektedir. Zamlar, hayat pahalılığının artışı derin bir yoksullaşmayı beraberinde getirmektedir. Alım gücü düşen halk, büyük bir yoksulluk bunalımı ile karşı karşıya kalmaktadır. Geleceksiz, güvencesiz bir şekilde hayata tutunmaya çalışan ezilenler açlık ile karşı karşıya kalmaktadır. Var olan ve artarak devam eden ekonomik kriz, gündelik yaşamı derinden etkilemektedir.

Tüm hayata yansıyan kriz, iktidar ve muhalefetin el birliği ile manipüle etmeye, krizin esas nedenini gizleme çabası içerisindeler. Muhalefetin “kötü yöneticiler” söylemine iktidar “dış güçler” söylemi ile karşılık vermekte iken; var olan krizin büyüklüğü dar bir alana sıkıştırılmaya çalışılmaktadır. Son zamanlarda salt döviz kuru üzerinden yapılan tartışmalar gerçekleri gizlemenin bir örneği olarak karşımıza çıkmaktadır.

Hakim sınıf temsilcileri, sistem tartışmalarına girmeden hedef saptırmak istemektedirler. Döviz kuru üzerinden yapılan tartışmalar neredeyse tüm kesimlerin ilgisine maruz kalmaktadır. “İndi çıktı” tartışmaları arasında gündelik olarak takip edilen noktaya gelinmiştir. Mesele böyle olunca iktidar ve muhalefet birbirlerine karşı kozlarını, döviz kuru üzerinden oynamaktadırlar. Öyle bir algı yaratılmıştır ki, dövizin inmesi ve çıkması arasında kendi varlıkları için bir neden bulabilmektedirler.

Doların 18 bandını geçmesinin ardından 20 Aralık 2021 Pazartesi akşamı kabine toplantısının ardından R.T.Erdoğan, Kur Korumalı Mevduat (KKM) programını açıklamıştır. Dolar daha açıklama yapılırken 12’lere ardından 11’lere kadar düşmüştür. Elbette bu düşüş, iktidar tarafından zafer havası yaratılarak kutlanmaktadır. Düşmesi zafer olarak sunulan dolar kuru, 13-14 bandında durmaktadır.

 

Nedir Kur Korumalı Mevduat?

R.T.Erdoğan’ın kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamanın ardından kararın Resmi Gazete’de yayınlanması ile Kur Korumalı Mevduat programına geçildi. Bu programla bankalarda TL mevduatı bulunanlara döviz kurunun verilen faizin üzerinde artması sonucunda devlet garantisi verilmiş oldu. Yani TL, dolara endekslenmiş oldu. Bankalarda TL mevduatı olanlar, döviz kurunun artış ve azalış oranına göre gelir elde edecekler. TL mevduatının getirisi, döviz kuru artışından az olursa, aradaki farkı Merkez Bankası’nın ödemesi dolayısıyla bu paranın Hazine’den çıkması anlamını taşımaktadır. Diğer bir şekilde söylersek bankada parası olanların kur getirisini bankada parası olmayan milyonlar ödeyecektir.

R.T.Erdoğan’ın yeni bir şey bulmuş gibi açıkladığı KKM Türkiye’de ilk kez 1967 yılında Dövize Çevrilebilir Mevduat (DÇM) hesapları adı altında uygulamaya sokulmuştu. Döviz ihtiyacının artması ile dışarıdan döviz girişini teşvik etmek amacıyla açılan hesaplara TCMB, Hazine adına, kur garantisi vermişti. Diğer bir deyimle kur farkları bütçeden karşılandı. Ancak DÇM’lerin anapara ve kur farkı ödemeleri verilen garanti nedeniyle Hazine’de aşırı bir yük oluşturdu.

İlk etapta 3.5 milyar dolarlık bir döviz girişini sağlansa da para arzında artışa ve enflasyonda yükselişe neden olmaları ile sınırlama getirilir. 1977 yılının ilk ayları geçtikten sonra hesap açılma hızındaki düşüşle TCMB ve bankalar ilk açılan hesapların garanti sürelerinin gelmesi ile ödemelerde zorlanır ve sistem 1978 yılında sonlanır. Bu uygulamayı bugünkü ekonomik modelin yapı taşlarını döşeyenlerden biri olan Turgut Özal’ın 1987’deki değerlendirmesi “…İşte geçmişin hatalarının bir topluma ne kadara mal olduğunun basit bir bilançosu budur.1970li yıllarda o zaman kendilerini akıllı, uyanık sananlar böyle bir yol buldular. Tam 221 bankaya borçlandık ve Türkiye bunları ödeyemedi” şeklindedir.

KKM sistemi ile sermayenin ihtiyaçlarının faturası halkın tamamının sırtına yıkılmaktadır. Açıklanan programda ihracatçılara verilen kur garantisi programın özünü bizlere açıklamaktadır. İhracatçıların kur farkından doğabilecek her türlü zararı, halkın sırtından karşılanacaktır. Bakan Nebati’nin KKM açıklandıktan sonraki belirttiği gibi büyük sermayeye bir şey olmamaktadır, sefalete sürüklenen alınteri ile çalışan milyonlardır.

R.T.Erdoğan’ın Merkez Bankası’nın (MB) faiz indirmesine ilişkin Kasım ayındaki “Nas ortada. Nas orada olduğuna göre sana bana ne oluyor? Olaya buradan bakacağız ve adımımızı ona göre atacağız” açıklamasının ardından 19 Aralık’ta da “Neymiş efendim, faizleri düşürüyormuşuz. Benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak ‘nas’lar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim. Hüküm bu” demişti. Aylardır her konuşmasında faiz karşıtlığı propagandasına dini de ekleyerek kullanmaktadır.

R.T.Erdoğan propagandasını faiz üzerine kurarak devam ederek faiz artırılmasına ilişkin alınacak kararların önüne geçmektedir. Artan kur ile birlikte adına faiz denmeyen, örtülü bir şekilde faiz artırımı olan KKM programının açıklanması hem dövizin düşmesi hem de net bir faiz artırımı dışında dolaylı yolla yapılması R.T.Erdoğan’ın “ben haklıyım” pozisyonunu devam ettirmesine olanak sağlamaktadır. Bankaların mevduatlara ödediğine faiz, Merkez Bankası’nın KKM üzerinden ödediğine de getiri denilecek.

R.T.Erdoğan yaptığı açıklamalarla neredeyse kurun yükselmesi için her şeyi yaptı diyebiliriz. Bu durumun muhalefetin belirttiğinin aksine bir iş bilmezlik değil kendi içinde tutarlı bir politika olduğunu söyleyebiliriz. R.T.Erdoğan temsil ettiği sermaye kesiminin ihtiyaçlarını karşılayabilmek ve iktidarını korumak için elinden geleni yapmaktadır. Aylardır süren kur tartışmaları ile var olan krizi sadece kur tartışmasına sıkıştırmayı başarmıştır. Kurun yükselmesi ardından yaptığı hamle ile düşürmesi zafer havası yaratması için gerekli şartları yaratmaktadır.

 

Döviz düştü, zamlar neden geri alınmıyor?

Döviz kurunun düşmesinin ardından başlayan tartışmalardan biri de “yapılan zamlar neden geri alınmıyor?” olmaktadır. İthal girdi malların döviz üzerinden olması dövizin artmasıyla birlikte zamları da beraberinde getirmektedir. Son dönemde döviz kurunun bir haftada 18 bandını aşması ardından 13-14 seviyesine gerilemesi beraberinde indirim tartışmalarını da getirmektedir. Halkın gündemine giren bu tartışma, iktidar tarafından indirim yapın yoksa ceza yersiniz söylemi ile karşılanmaya çalışılmaktadır.

Nitekim bu açıklamaların hemen ardından MİGROS, BİM, A101 gibi firmalar indirime gittiklerini belirten açıklamalar yapmaktadırlar. İndirim oranları ise % 10’u geçmemektedir. Nedeni fiyatların döviz kurunun şu anki seviyesinden gerçekleşmesidir.

Aslında dövizin düşmesi ile düşen fiyat yoktur. Anlık olarak düşen akaryakıt ürünlerine gelen indirim, devletin ÖTV’yi arttırması ile yansımamaktadır. İndirim baskısı altında olan küçük üreticiler önce devlet indirim yapsın demektedir. % 400’lerde zamlanan gübre fiyatları, elektriğe, suya, doğalgaza, köprü ve otoyol geçişlerine vb. gelen zam, vergilerin artırılması vb. üretemez hale gelen üreticinin belini daha da bükmektedir. İktidar göstermelik olarak “indirim yapın” demekte, kendisi her kalemde fiyatları artırmaktadır.

Türkiye halkı derin bir yoksunluk ve yoksulluk ile karşı karşıya kalmıştır. İşsizlik, geleceksizlik, alım gücünün düşmesi, düşük ücretler bu durumu devasa boyutlara taşımaktadır. Sermaye ve temsilcisi iktidar, kendi pozisyonunu önümüzdeki dönemde yaşanacak kitle hareketlerine göre şekillendirmeye çalışmaktadır. Bu kadar yoksulluğun olduğu bir dönemde itirazların olması kaçınılmazdır. Bu itirazları örgütlemek, biraraya getirmek önümüzdeki dönemin gidişatını değiştirecek bir yerde durmaktadır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu