GüncelMakaleler

DENGÊ AZADÎ | TC’nin İşgal Saldırıları: Gerilla Direnişi Neyi Değiştirebilir?

Metîna-Zap-Avaşîn yenilgisi bu iktidarın daha fazla sıkışması anlamına gelmektedir.

Ortadoğu coğrafyasını en fazla ilgilendiren meselelerin başında, TC devletinin gerilla alanlarına ve Rojava’ya yönelik saldırıları gelmektedir. Sorun salt TC’nin “sınır ötesi” operasyonu değildir. TC açısından Kürt halkı başta olmak üzere devrimci yurtsever dinamiklerin alanını daraltmak, kendi deyimleri ile hareket alanına kilit vurmak ve darbelemektir.

Avaşîn-Zap-Metîna alanları tesadüfi seçilmiş alanlar değildir. Daha önceki saldırıların ardından stratejik anlamda yapılan saldırıların bir devamı niteliğindedir. Teknolojik üstünlük ile gerillaya karşı istikrarlı bir başarı sağlanmış olmadığından kaynaklı, hava saldırıları ve indirmelerle alan hakimiyeti kurmaya yönelik bir çaba söz konusudur. Gerilla karşısında yaşanan hezimete rağmen TC, KDP yönetimi altındaki topraklarda ısrarla alan hakimiyetini genişletme ve sağlamlaştırma amacı gütmektedir.

Bunun sağlanması için ihanet kulvarında kulaç atan KDP ve Barzani yönetimini kendisine daha fazla yedeklemiştir. KDP, artık TC devletinin kumandası altında faal olan bir aygıta dönüşmüştür. İhanette sınır tanımamaktadır. Barzani ailesinin ve aşiretinin tek emeli, bölge zenginlikleri üzerinden palazlanmaktır ve şartlar elverdiğince kompradorlaşma yönelimine girmektedir.

Gerilla alanları güneyden Barzani güçlerince, kuzeyden ve havadan TC güçlerince kuşatma altındadır. Pençe serisine bağlanan TC işgallerinin en temel amacı ise Rojava-Şengal hattı ile gerilla alanı arasındaki karasal iletişimi kesmektir. Tüm saldırıların en temel hedefi kısa vadede buna hizmet etmektedir.

KDP, gerilla ile yaşanan fiziksel çatışmalardan tutalım, gerillaya gönderilen tüm yardımlara el konulmasına kadar her türlü askeri yönteme başvurmaktadır. Bununla yetinmemektedir. TC tüm katliam ve işgallerinin sebebi olarak gerillanın varlığını göstermekte, bu siyaseti Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) ve Rojava halkına yaymak için elinden geleni ardına koymamaktadır.

Tabiri caizse Kürt halkının başına ne geliyorsa, gerilla ve Kürt ulusal özgürlük hareketi yüzünden geliyormuş(!)

İşgal altındaki Kürt bölgelerinde sürdürülen direnişin ulusal bir direnişe dönüşmemesinde, KDP’nin yarattığı kirli siyasetin önemli bir payı bulunmaktadır. Bu temelde KDP güçleri, MİT’le sıkı bağ içerisindedir ve sürekli bir görüşme trafiği yaşanmaktadır. Geçen yılın son ayında ve bu yılın başlarında yapılan gizli görüşmelerin deşifre olmasıyla birlikte gerilla alanlarına işgal harekatı başlatacakları ortaya çıkmıştı.

Kürt demokratik kamuoyunun tüm çağrılarına kulak tıkayan KDP yönetimi, ihanette ısrar ettiğini ortaya koymuş ve işgal saldırısına ortak olmuştur.

Kürt halkı, TC’nin saldırılarından büyük oranda rahatsızdır ve direnişleriyle, eylemleriyle bunu ortaya koymaktadır. Sadece Rojava ve T. Kürdistanı’nda değil, KBY halkı da saldırılara karşı durmaktadır. Pilav almayı hesaplayan KDP’nin eldeki bulgurdan bile olacağı ihtimali giderek güçlenmektedir.

Şengal’e yönelik saldırılar

“Pençe” serisine bağlanan sözümona askeri operasyonlarda bir diğer etmen de Şengal hattıdır. Şengal, Rojava gibi tarihsel bir kazanımın ifadesidir. Öz savunma güçlerinden demokratik bir sistemin inşa edilmesine kadar bir dizi kazanım, Şengal’de inşa sürecini yaşamaktadır. Ezidi halkı, son tahlilde tercihini gerilladan yana, kazanımlardan yana yapmıştır. KDP’nin bu kazanımlara saldırması, Ezidi halkının büyük direnişi ile geri püskürtülmüştü. Ancak saldırılar daha üst bir düzeyde Irak devleti üzerinden geliştirilmektedir.

TC ve KDP gibi Irak devleti de özünde gerillanın direnişine, demokratik kazanımların savunulmasına karşı durmaktadır. Bu bağlamda TC’nin Irak devletinin toprak bütünlüğü diye tabir edilen egemenlik alanlarına açıktan saldırmasına karşı elle tutulur bir girişimde bulunmamaktadır. Aksine, Şengal’e saldırı girişimlerinde bulunarak TC’nin sahada elini güçlendirme siyasetini gütmektedir.

Saldırı yanında Şengal etrafına örülen duvar ile Şengal, Rojava’dan yalıtılacak ve yalnızlığa mahkum edilerek zorla Irak devletine “dahil edilmesi” tasarlanmaktadır. Bu, Şengal halkının, Ezidilerin demokratik haklarının gasp edilmesi anlamına gelecektir.

Bir diğer husus ise bölgede yeniden yeşeren DAİŞ çetelerine karşı savunmasız bırakma siyasetinin pratiğe geçirilmesidir. DAİŞ’in Irak ve KDP güçlerine yönelik saldırıları karşısında ne KDP’nin ne de Irak devletinin esaslı bir karşı duruşu bulunmamaktadır.

Yine bu güçlerin, özellikle TC devletinin Ezidi halkına karşı olan tutumları ortada iken, yeniden Ezidi halkından kendi öz örgütlülüklerinin dağıtılmasını istemek, en yalın haliyle yeni işgale karşı teslimiyet çağrısıdır.

Rojava’ya dönük saldırılar

TC’nin Avaşîn-Zap-Metîna ve Şengal hattı yanı sıra, saldırılarını yoğunlaştırdığı bir diğer hat Kobanê-Minbiç-Şehba-Ayn İsa ve Til Temir hattıdır. Özellikle Hristiyan halkının paskalya bayramlarına denk gelen dönemlerinde Til Temir ve çevresi yoğun saldırılara maruz kalmıştı. Minbiç ve çevre köyleri ile Ayn İsa çevresine yönelik saldırıların arttığı gözlenmektedir.

Farklı inanç, azınlık ve uluslardan halkların öz güçleri ile yapılan direniş duvarı aşılmış değildir. Kuzey Doğu Suriye topraklarında TC ve güdümündeki çetelerin askeri çalışmaları aralıksız devam etmektedir. Keşifleri ile hava saldırıları temelinde suikastlere devam edilmekte, sınır köyleri ve belli şehirlere yönelik hava saldırısı şeklinde taktik saldırılar yapılmaktadır. Bölgede istikrarın bozulması, halkın göçe zorlanması ile ekonomik karışıklıkların artırılması tasarlanmaktadır.

Dünya çapındaki çelişkilerin bölgeye yansıması

TC, gerillaya saldırırken dünya çapında süren emperyalist dalaşların bölgeye etkileri de kendi kulvarında seyir izlemekte, genel ve yerel çelişkileri birbirlerini tetiklemeye devam etmektedir. Rusya’nın Ukrayna işgali Ortadoğu’yu etkileyecek süreci beraberinde getirmiştir. Askeri işgalin ardından enerji alanında yeni hamleler ile emperyalistler arası dalaş giderek kızışmaktadır.

Enerji alanında yaratılmaya çalışılan “yeni eksen” tartışmasının odak noktasında yine Ortadoğu yer almaktadır. Petrol fiyatlarındaki artış ve yine petrol üretiminin yeniden yükseltilmesi ile yeni bir müdahale söz konusu olmaktadır. Bunun anlamı açıktır, emperyalist kutuplar daha üst seviyede bir savaşa hazırlık yapmaktadırlar. Ek olarak söylenebilir ki, İran’ın yeniden nükleer anlaşma masasına geri dönmesi ile birlikte karşılıklı pazarlıklara, Rus-Ukrayna savaşı üzerinden farklı bir yaklaşım sergilenecektir.

Rusya, bir yandan Ukrayna işgal saldırısına devam ederken diğer yandan Suriye’deki mevcut durumun kendi seyrinde sürmesi için belli çabaları mevcuttur. İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırılarına karşı görüşmelere başlamışken, Filistin’e yönelik saldırılarına ise sessiz kalmaktadır.

Ukrayna işgali, dünya çapında olduğu gibi gıda ve enerji fiyatlarının yeniden yükseleceği, yoksulluğun ve göçlerin artacağı bir süreci tetiklemektedir. Özellikle tarımsal ve sanayi üretiminin içine gireceği darboğazın şimdiden görüldüğü bir süreç yaşanmaktadır. En temel hammaddelerden petrol ve gaz fiyatlarına, tahıl ürünlerinden sanayi ürünlerine kadar yüzde 50’leri aşan fiyat artışları kapımıza dayanmıştır.

Ortadoğu açısından hemen hemen tüm ülkelerin iç politikalarına yansıması olacak bu duruma karşın bölge işbirlikçi devletlerinin “kendince” hazırlıkları mevcuttur. Bu bağlamda “eskinin düşmanlarını” yeni dostluk bahçelerinde buluşturan gelişmeler mevcuttur. Türk devleti İsrail ile, Rusya Suudi Arabistan ile, Mısır ve daha birçok Arap devletinin İsrail ile giriştiği “normalleşme” seyrinin iki nedeni vardır.

Bir nedeni emperyalist dalaşlarda “dost” kazanmak, bir diğeri ise halkların uyanışlarını engellemek, olası isyanları bastırmak adına geniş ittifaklar yaratmak.

Ekonomik anlamda yaşanan darboğazın aşılabilmesi, dünya çapında mevcut emperyalist paylaşımların yeniden dizayn edilmesi için savaşların kaçınılmazlığı bir kez daha görülmektedir. Ortadoğu coğrafyası bakımından egemenlerin bölge üzerinden kurmak istedikleri hegemonya ve ortaya çıkan savaş hali ile birlikte ezilen kesimlerde mayalanan isyan halinin paralel bir biçimde geliştiğini görmek gerekir.

Oldukça yaygın bir coğrafyada tarihsel olarak ortaya çıkmış dinsel, ulusal, mezhepsel çelişkilerin yanı sıra, tüm zamanların ortak çelişkisi olan ekonomik çelişkilerde (ezen ezilen çelişkisi olarak okumak gerekir) bir derinleşme mevcuttur.

Ortadoğu’da ezilenler yoksullaşmanın, sömürülmenin, mevcut talanın emperyalistlere kurban edildiğini daha fazla derinden hissetmektedir. Dağınık mücadeleler/karşı koyuşlar kıvılcımlarla sınırlıdır. Gelecekte olacak patlamalara, büyük halk isyanlarına gebe bir coğrafyada, ezenlerin kendi hanelerinde yürüttükleri siyasetlerin odağında askeri savaşa hazırlık vardır.

Bu savaş egemenler arası dalaşa olduğu kadar ezilen halk kitlelerinin isyanına karşı yapılan askeri bir hazırlıktır.

Gerilla direnişinin önemi

Bu çerçevede TC devletinin KDP işbirliği ile yeniden başlattığı işgal saldırısının gerilla tarafından kırılmasının, ezilen halklar nezdinde bir etkisi olmaktadır. Yüksek askeri teçhizata rağmen 40 yıldır gerilla direnişinin kırılamaması bir yana, günümüzde bölgede en büyük direnişin yine gerilla tarafından sağlanması ezilen halklara umut aşılamaktadır.

Emperyalist kutupların bu direnişi kendi çıkarlarına göre dizayn çabaları bir yana, esas karakteri sebebiyle ezilenler lehine bir umut ışığı olarak görülmesi ne emperyalist kutupların ne de bölgedeki işbirlikçi devletlerin maruz görebilecekleri bir durumdur.

Aynı durum Rojava Devrimi için de geçerlidir. Halkların, ezilen kitlelerin lehine gelişen bir sürece tahammül edilememekte, bastırma-yoketme-dezenforme etme refleksleri ile süreç örülmektedir. Her iki emperyalist kutup esasta gerilla direnişi ve Rojava Devrimi’nin kazanımlarına karşıdır. Ancak birbirleri ile olan dalaşları, şimdilik halkların kazanımlarına yönelik büyük saldırıları önlemektedir.

Gerillanın direnişi bu anlamda sadece Kürt ulusu içinde saflaşmaları ve netleşmeleri beraberinde getirmemektedir, aynı zamanda genel Ortadoğu halklarına direnişi aşılamaktadır. Bu durum her TC saldırısının püskürtülmesinde giderek daha fazla büyümektedir. Bundan dolayıdır ki, KDP ve TC gerilla alanına saldırırken, Irak Şengal’e sefer hazırlığı yapmakta, Suriye rejimi Rojava’da iç karışıklıkları körükleme siyaseti gütmektedir. Saldırılar bu anlamda daha kapsamlıdır.

Bir diğer yanı ile gerilla direnişi Türkiye ve Kürdistan coğrafyasında faşizme karşı sürdürülen mücadelenin en diri yanını oluşturmaktadır. Diğer bölge güçlerinin KDP ihaneti ile birlikte gerillaya ve Rojava’ya yüklenmeleri, bir anlamda TC’nin egemen kliklerine bir “yardımına koşma” halinin yansımasıdır.

Zira AKP-MHP kliğinin mevcut ülke yönetimi giderek daha fazla zora girmektedir.

Metîna-Zap-Avaşîn yenilgisi bu iktidarın daha fazla sıkışması anlamına gelmektedir. R.T.Erdoğan’ın bölgede İsrail’den Suudi Arabistan’a kadar, tüm kapıları aşındırmasının temel nedeni, gerilla karşısında yaşanan başarısızlık ile içerde çanları çalan ve ekonomik darboğazın getireceği isyanlardır.

Ülkede ekonomik durum içler acısı bir halde iken yoksullaşmanın getirdiği hoşnutsuzluğun birleşik mücadele etrafında somut güce dönüşmesi, Kürt ulusuna ve gerillaya yönelik gelişen saldırıların aynı karşı koyuş çerçevesinde boşa çıkarılması, anın görevleri arasındadır.

Gezi ile yüzeye vuran birinci dalgayı, Kobanê ile sınırları parçalayan bir hale dönüştüğü sürecin tecrübelerinden daha derinlikli sonuçlar çıkarılmaktadır. Önümüzdeki süreçte dipten daha büyük dalgalar yüzeye vuracaktır. Gerilla direnişi bu süreci tetiklemektedir. İşçi direnişleri, kadınların özgürlük mücadeleleri, halkın yoksullaşmaya karşı homurdanışları dünden daha sıkı birbirleri ile bağlantılı hale gelmiştir.

8 Mart ve Newroz ile yeniden ve yeniden ayağa kalkan ezilenler, 1 Mayıs ile süreci taçlandırmıştır. Giderek yoksullaşmayı ve sömürüyü daha fazla hisseden işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma şiarları daha geniş bir kesimi kapsamaktadır.

Dün yüzeye vuran dalga, bölgede önemli sarsıntılar yaşattı. Dipten gelen dalga yarın yüzeye vurduğunda büyük yıkımlara neden olacaktır. Yıkılan ezen kesimler olacaktır. Bu inançla birleşik mücadeleye tüm imkanlarımızla seferber olmak, gerilla ruhu ile tüm alanlarda seferber olmakla dipten gelen dalgayı yüzeyde karşılayabiliriz.

Yıkılan biz değil, egemenler ve onların dümen suyunda yüzen revizyonistler ve reformistler olacaktır. Gerilla direnişi değiştirmekte, netleştirmektedir. Proletarya partisi, 50 yıllık birikimle ve bu temelde gelişen süreçte yer alarak geleceği örgütleme görevi ile karşı karşıyadır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu